Merhaba!
Biz Selin ve Vlada. Bu yazıyı okuduğunuza göre, hayatımızın en özel günlerinden birinde yanımızda olacak insanlardan birisiniz… ve bu bizi gerçekten çok mutlu ediyor. O yüzden, bu yolculuk nasıl başladı, nasıl buralara geldi, kısaca anlatmak istedik.
Bizim hikâyemiz bir kaydırmayla başladı. Evet, klasik "modern aşk" hikâyesi gibi geliyor kulağa ama bizim için daha ilk mesajdan itibaren çok başka bir şeydi. Sanki bir şey klik etti. Muhabbet o kadar doğal aktı ki, daha ilk konuşmamızda “ya biz birbirimizi zaten tanıyor muyduk?” diye düşündük.
Günler geçti, sohbetler derinleşti, kahkahalar çoğaldı… ve biz kendimizi mini kaçamaklar planlarken bulduk. “Hadi hafta sonu şuraya gidelim,” dedik, bavul hazırlayıp yollara düştük. Tabii işin içinde havalimanı da vardı—çift olarak ilk büyük sınavımız. Neyse ki o testi kahve, şaka ve bol sabırla geçtik!
O sırada Selin kariyer değişikliği sürecindeydi. Her şey belirsizdi ama Vlada hep sakin, hep destekleyiciydi. Selin için bir nevi "güvenli liman" oldu. Birkaç ay sonra Selin, Vlada’nın ailesiyle tanıştı. Doğum günleri, bayram sofraları, bol bol yemek, bol bol sarılma derken, kendini aileden biri gibi hissetmesi uzun sürmedi.
Sonra yaz geldi ve Selin iki aylığına Türkiye’ye gitti. Ayrılık zor geldi ama çok uzun sürmedi—Vlada bir ay sonra uçağa atladı ve Selin’in peşinden Türkiye’ye geldi. O tatil… hâlâ konuştuğumuz, her detayını gülerek hatırladığımız bir dönem. Yol üstü lezzet durakları, ada gezmeleri, daracık sokaklarda kaybolmalar…
Ve evet, o seyahatte Selin’in ailesiyle de tanıştı. Selin’in babası ona inatla Türkçe konuştu—anlayıp anlamaması o kadar da önemli değildi galiba. :) Bol bol tatlı yanlış anlaşılmalar oldu ama her şeyin içinde öyle bir sıcaklık, öyle bir samimiyet vardı ki, kelimeler yetersiz kaldı.
Chicago’ya döndüğümüzde artık sadece birlikte zaman geçirmekten değil, birlikte bir hayat kurmaktan söz ediyorduk. Bir gün “hadi barınağa gidelim, sadece bakalım” dedik… Ve Sunny çıktı karşımıza. İki gözünün rengi farklı, enerjisi sınırsız, mutfakta bizden daha çok dans eden minik kızımız. Artık o da bizimle, üç kişilik bir aileyiz.
Vlada büyük bir kariyer değişikliğine giderken bu sefer Selin onun yanındaydı. Her zaman olduğu gibi, birbirimizin yanında durduk. Ve sonunda aynı tempoyu yakaladık. Uzun yürüyüşler, gece sohbetleri, birlikte pişirilen yemekler, mutfakta kahkahaya dönüşen danslar…
Şimdi yepyeni bir sayfa açıyoruz.
Bu süreci en başından beri destekleyen, sevgisini hiç eksik etmeyen ailelerimiz ve dostlarımız sayesinde bugün buradayız.
Ve bizim için her şeyin en güzeli, bu hikâyenin bir parçası olmanız.
Düğünümüzde sizinle birlikte olmak… işte o, bu hikâyeyi tamamlayan en güzel detay olacak.
Sevgilerle,
Selin & Vlada
Chicago bizim yuvamız—hem de ilk tanıştığımız yer!
Göl kenarında bisiklete binmeye bayılıyoruz; hem manzara şahane, hem de kafa dağıtmalık birebir. Yeni yerler keşfetmek bizim işimiz—bazen mahalle arası küçük bir işletme, bazen de herkesin peşinde koştuğu havalı mekânlar… Fark etmez, yeter ki yeni bir tat, yeni bir deneyim olsun!
Bir de şöyle güzel bir kokteyl bar bulduk mu, keyfimiz yerine geliyor. Müzik zaten hayatımızın vazgeçilmezi. Klasik konserlerden indie’ye, bazen Sırp ezgileri, bazen Türkçe parçalar… Şehirde hep bir hareket var ve biz de “şu anın tadını çıkaralım” diyenlerdeniz. Her fırsatta yeni anılar peşindeyiz.
İlk birlikte yaptığımız seyahat Meksika’ydı ve her dakikasını çok sevdik—plajda vakit geçirmek, harika kokteyller ve güneşin altında sakin sakin dolaşmak. Ama Vlada, Meksika’da öğle saatlerinde bisiklete binmenin pek iyi bir fikir olmadığını acı tecrübeyle öğrendi; seyahatin geri kalanında yanığıyla takıldı. Diyelim ki artık “Keşke güneş kremi sürseydim” kulübünün gururlu üyesi oldu!
İstanbul, Selin’in memleketi ve 2024’te Vlada sonunda ilk kez oraya gitti. En sevdiği turistik yer? Tabii ki Galata Kulesi! Yukarıdaki fotoğraf tam orada çekildi, şehrin nefes kesen silüetinde harika bir anı yakaladık. Ve tabii yemeği unutmayalım—Vlada bayıldı, özellikle midye dolmaya. Hâlâ ondan bahsediyor!